Temmuz -Eylül 2015
Hamileyim ve hamile olduğumu ben, kocam ve aynı anda devam ettiğim iki doktor biliyor dünya üzerinde..İlk hamileliğim tüp bebek yöntemiyle olduğu için cümle alem ilk andan itibaren biliyordu bilmesine ama sonraki spontan hamileliklerimin ilkinde daha predictor elimdeyken, ikincisinde ise kalp atışını duyar duymaz tüm dünyaya ilan etmiştim.Sonrasında yaşadığım hayal kırıklığı ve travmalardan dolayı bir daha hamile kalırsam ilk 3 ay kimselere söylemeyeceğime yemin etmiştim, öyle de yaptım. Restoranlarda cola ile kadeh kaldırdım,antibiyotik kullanıyorum dedim, Allahın sıcağında herkes denize girerken ben bi köşede oturdum; güneş alerjim var dedim.Ortalıkta görünmedim, davetleri bahaneler uydurarak reddettim.Hayatımda ilk defa uçak biletlerini yaktım(İzmir-Londra-Edinburg), kalmadığım otellerin paralarını ödedim.İyi geldiğini fark ettiğim için her hafta akupunktur iğneleriyle nefes terapisine gittim, meditasyon yaptım.
Her ultrason randevusuna korka korka gitsem de şu haftalık spirituel terapiler, anksiyete düzeyimin azalmasına epey yardımcı oldu ama en yardımcı olan daimi mide bulantımdı.Asla kusacak kadar değil ama sürekli "iç kıyıntısı" şeklindeki o his..Her şeyin yolunda gittiğini bana anlatan o durum..Bana paket paket kepekli ekmek, peynir,turşu yedirse de doğrusu halimden gayet memnundum.Hatta bir Cumartesi sabahı, tam da Çeşme'deyken o hissi artık duymadığımı fark edince ertesi günkü doktor randevusuna kadar zor dayandım, yıkıldım, öldüm bittim..Ama miniğimi ultrasonda sapasağlam görünce, kalbinin atışını pıt pıt duyunca o akşam bir mide bulantısı tuttu ki sormayın :)..
İlk 3 ay içinde kanama değil ama lekelenme denilebilecek bi takım durumlardan iki kere oldu. İlkinde "gitttiiii bu da gittiiii" diye hemen doktora koştum ama hiçbir problem yoktu..İkincide mide bulantım sağ olsun, o kadar da panik olmadım doğrusu..Ama her iki mevzuda da bir kaç gün dinlendim, dikkat ettim; o ayrı.
Ve bir hafta sonu ikili taramanın da sonucu geldikten sonra, ben artık iyiden iyiye belirginleşmeye başlayan karnıma rağmen hala kimseye bir şey söylemeyince eşim dayanamayıp annemlere patlattı mevzuyu; daha doğrusu İştar'ı aracı yaparak..İştar, anneannesine gidip şunu dedi: "Ben abla oluyorum"!!!
Bizimkilerin tepkisi ise gayet rahat:" E biz biliyoduk zaten"..
Yahu nereden anladınız desem de boş laf tabi; normal bir hamilenin 5 aylık karnı bende 2. ayda oluştuğu ve yok aspirin yok folik asit yok progestan bir dolu ilaç içtiğim için anlamayan da bir gariplik var desem daha doğru bir tesbit olurdu.
Eh annemler de öğrendiğine göre artık dünyanın geri kalanı da bilebilirdi: Duyduk duymadık demeyiiiin ,İştar abla oluyooor!!!
Ve ikinci trimester da başlamış oldu böylece...
10 Mayıs 2016 Salı
6 Mayıs 2016 Cuma
Ömrümün En Güzel Yazı: 2015
Temmuz-Eylül 2015
Gergin bir yazı ama paylaşmadan duramadım, unutmak istemediğim için..Eh blogu da bu yüzden tutmuyor muyum zaten?
2015 yazı ile ilgili en net hatırladığı görüntü, arabamın termometresi.
Dışarıda hava gölgede 37 derece..Saat 17:30.
İştar'ın yaz için gittiği apartmandan bozma mahalle arası okulunun önüne park ediyorum.Üzerimde neredeyse her gün giydiğim üst düğmesi açık bırakılmış lacivert eteğim, üstünde aynı beyaz gömlek ve lacivert babetlerim..Hızlı adımlarla okula girip,İştar'ı oradan kaparcasına alıyorum- okulun ne kadar pasaklı ve kötü bir yer olduğunu bir daha düşünerek..Allahtan canım kızım her koşula kolay adapte olabilen inanılmaz zeki ve sosyal bir çocuk, yoksa işimiz işti.
Anneciğim bin kızım arabaya,otur çocuk koltuğuna diyorum- onu kucaklayamadığım için.
Oturuyor ve gaza basarak eve uçuyoruz.Anne beni parka götür diyor ama her seferinde bir bahane uyduruyorum.
Ertesi gün yine aynı: sabah işe giderken İştar'ı okula bırak, akşam 17:30'da al.
Okulun bu yaz sıfır devamsızlıkla 1 Temmuz- 5 Eylül arası haftada 5 gün sabah-akşam giden herhalde tek çocuk benim kızım olmuştur :)
İzmir sıcağında eve girer girmez klimaları açıyorum, hemen elimde ipadle kanepeye atıyorum kendimi..Tabı yanıma peynir-ekmek-karpuz vs bişiler alarak.İştar için bir de çocuk kanalı açıyorum ve saate bakıyorum: 19:30 da babası gelecek ve görevi devredeceğim..O zamana kadar minimum hareket ederek İştar'ı maksimum oyalamam gerekiyor..Parmağımı kıpırdatacak halim yok, çok yorgunum.
Her gün içtiğim Progestan hapı uykumu getiriyor..İçim geçiyor kanepede..
Derken İştar'ın da evde olduğu aklıma geliyor ve toparlanıveriyorum..
En geç Pazar günü ise mutlaka bir sahil kenarındayız, İştar'ın denize girmesi,plajda oynaması gerek!
Katıldığım sosyal aktiviteler çok nadir; onda da durumum anlaşılmasın diye yalan üstüne yalan söylüyorum, denize havuza girmiyorum, elimde kitap şezlongta yatıyorum. Gizemli bir kişilik olarak dolanıyorum ortada.
Önceden alınmış uçak biletlerini yakıyorum yada farkını ödeyip ileri tarihe atıyorum. Otel rezervasyonları için yapılmış ödemeler de yanıyor. Hayat durdu şu anda benim için..Sadece İştarım var yanımda..
Endişeliyim, hem de çok.
Bu yüzden her hafta akupunktur iğneleri yiyorum, nefes terapisine gidiyorum,meditasyon yapıyorum..
2015 yazı böyle geçip gidiyor, yaklaşık 70 gün..
Ve inanmayacaksınız ama bu yaz hayatımın en güzel yazı olarak geçiyor kişisel tarihime..Hem de şu yukarıda yazdığım tüm berbat şeylere rağmen..
Tüm bunları tek bir amaç uğruna yapıyorum: İkinci defa bahşedilmiş bir mucizeyi sağlıkla korumak için..
36 yaşımda üçüncü defa spontan şekilde hamile kaldım ve gayet sağlıklı ilerliyor her şey..
Bu benim aslında dördüncü hamileliğim..
İlki sadece tek yumurta elde edilebilen umutsuz bir tüp bebek tedavisi sonucu gelen İştar'ım, diğer ikisi ise 6. ve 10.haftada düşükle sonlanan spontan hamileliklerim..
Hem de bebek konusunu tam da proje kütüphanemin en üst raflarına kaldırmışken..
Hem de istatistiksel olarak 2 düşükten sonra 3. düşüğün olma ihtimali %70 iken
Ben baya baya hamileyim ve şu an eşimden başka kimse bilmiyor..
Ve ben bu sıcak yaz aylarını ilk defa seviyorum..
Gergin bir yazı ama paylaşmadan duramadım, unutmak istemediğim için..Eh blogu da bu yüzden tutmuyor muyum zaten?
2015 yazı ile ilgili en net hatırladığı görüntü, arabamın termometresi.
Dışarıda hava gölgede 37 derece..Saat 17:30.
İştar'ın yaz için gittiği apartmandan bozma mahalle arası okulunun önüne park ediyorum.Üzerimde neredeyse her gün giydiğim üst düğmesi açık bırakılmış lacivert eteğim, üstünde aynı beyaz gömlek ve lacivert babetlerim..Hızlı adımlarla okula girip,İştar'ı oradan kaparcasına alıyorum- okulun ne kadar pasaklı ve kötü bir yer olduğunu bir daha düşünerek..Allahtan canım kızım her koşula kolay adapte olabilen inanılmaz zeki ve sosyal bir çocuk, yoksa işimiz işti.
Anneciğim bin kızım arabaya,otur çocuk koltuğuna diyorum- onu kucaklayamadığım için.
Oturuyor ve gaza basarak eve uçuyoruz.Anne beni parka götür diyor ama her seferinde bir bahane uyduruyorum.
Ertesi gün yine aynı: sabah işe giderken İştar'ı okula bırak, akşam 17:30'da al.
Okulun bu yaz sıfır devamsızlıkla 1 Temmuz- 5 Eylül arası haftada 5 gün sabah-akşam giden herhalde tek çocuk benim kızım olmuştur :)
İzmir sıcağında eve girer girmez klimaları açıyorum, hemen elimde ipadle kanepeye atıyorum kendimi..Tabı yanıma peynir-ekmek-karpuz vs bişiler alarak.İştar için bir de çocuk kanalı açıyorum ve saate bakıyorum: 19:30 da babası gelecek ve görevi devredeceğim..O zamana kadar minimum hareket ederek İştar'ı maksimum oyalamam gerekiyor..Parmağımı kıpırdatacak halim yok, çok yorgunum.
Her gün içtiğim Progestan hapı uykumu getiriyor..İçim geçiyor kanepede..
Derken İştar'ın da evde olduğu aklıma geliyor ve toparlanıveriyorum..
En geç Pazar günü ise mutlaka bir sahil kenarındayız, İştar'ın denize girmesi,plajda oynaması gerek!
Katıldığım sosyal aktiviteler çok nadir; onda da durumum anlaşılmasın diye yalan üstüne yalan söylüyorum, denize havuza girmiyorum, elimde kitap şezlongta yatıyorum. Gizemli bir kişilik olarak dolanıyorum ortada.
Önceden alınmış uçak biletlerini yakıyorum yada farkını ödeyip ileri tarihe atıyorum. Otel rezervasyonları için yapılmış ödemeler de yanıyor. Hayat durdu şu anda benim için..Sadece İştarım var yanımda..
Endişeliyim, hem de çok.
Bu yüzden her hafta akupunktur iğneleri yiyorum, nefes terapisine gidiyorum,meditasyon yapıyorum..
2015 yazı böyle geçip gidiyor, yaklaşık 70 gün..
Ve inanmayacaksınız ama bu yaz hayatımın en güzel yazı olarak geçiyor kişisel tarihime..Hem de şu yukarıda yazdığım tüm berbat şeylere rağmen..
Tüm bunları tek bir amaç uğruna yapıyorum: İkinci defa bahşedilmiş bir mucizeyi sağlıkla korumak için..
36 yaşımda üçüncü defa spontan şekilde hamile kaldım ve gayet sağlıklı ilerliyor her şey..
Bu benim aslında dördüncü hamileliğim..
İlki sadece tek yumurta elde edilebilen umutsuz bir tüp bebek tedavisi sonucu gelen İştar'ım, diğer ikisi ise 6. ve 10.haftada düşükle sonlanan spontan hamileliklerim..
Hem de bebek konusunu tam da proje kütüphanemin en üst raflarına kaldırmışken..
Hem de istatistiksel olarak 2 düşükten sonra 3. düşüğün olma ihtimali %70 iken
Ben baya baya hamileyim ve şu an eşimden başka kimse bilmiyor..
Ve ben bu sıcak yaz aylarını ilk defa seviyorum..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)