İzmir'e nihayet kış geldi, havalar ciddi anlamda soğudu.Benim çalıştığım ısıtma sektörü için sevindirici bir gelişme olsa da, Ayşe için haberler kötü: bir süre aşağıda dolanamayacak ve haftanın çoğu günü evde olacak.
Nitekim de öyle oldu.Anne kız günü olarak geçirdiğimiz Çarşamba ve babasıyla parka gittiği Pazar dışında hep evdeydi Ayşe. Aslında sürekli dışarıda,farklı ortamlarda, değişik insanlarla karşılaşabileceği bir ortamın Ayşe'nin gelişimine çok daha büyük katkısı olacağı kesin ama neylersin,Ayşe'nin annesi çalışıyor!
Bu aralar Ayşe ile günlük rutinimiz şöyle: sabah 7 civarı Ayşe -tabi ki yanımda, bizim yatağımızda- uyanıyor, biraz öpücük ve günaydınlaşmadan sonra onu Sophia'ya teslim ediyorum, bez-kıyafet değişimi ve kahvaltı faslı başlıyor.Şu an için kahvaltımız gün aşırı yumurta,gün aşırı bir ceviz -her gün cevizin alerji yaptığını keşfettik-, labne peyniri,pekmez ve tüm bunların içine karıştırıldığı kaşık maması..Genellikle kahvaltısını güzel yiyor.Bu arada yavaş yavaş ev ahalisi evi terk ediyor,İştar'la Sophia baş başa kalıyorlar.Buradan sonra neler oluyor çok fazla takip edemiyorum maalesef.Kameralardan baktığımda genellikle salonda Ayşe'nin elinde oyuncaklar, Sophia'yı da yanında oturur şekilde görüyorum. Yarım yamalak Türkçesi ile Sophia Ayşe ile iletişim kurmaya çalışıyor ama bence durum "otur,sıfır!" şeklinde.
Yavaş yavaş mamaya geçtiğimiz için ( her ne kadar Ayşe biberon acemisi de olsa) uykuları artık daha uzun Ayşe'nin. En basitinden gece 20:30 gibi uyuduğunda 1:30'da uyanıyor, yani kesintisiz 5 saat uyuyor.Bu arada Aptamil,Bebelac 'ta başarısız olduk, Hipp Organik içiyor.Hemen 240 mllik büyük boy biberon aldım.
Normalde gün içinde mutlaka bir kere aşağıya inip bir yürüyüş yapıyorlar.Saat 1 gibi öğle yemeği faslı geliyor.İki günde tükettiğimiz sebze çorbalarımız var.Genellikle kabak-patates-havuç baş rollerde, diğer sebzeler de yancı.Arada tarhana, yakın zamanda da tavuk suyu ilavesine başladık.Piştikten sonra mutlaka zeytin yağı ekliyoruz. Yemekten sonra tekrar oyun vs derken saat 5 gibi meyve saatimiz geliyor. Ya meyve ile yada öğlen yemeği ile yoğurt çok seviyor Ayşe. Evde kendimiz mayalıyoruz. Ben de saat 17:30 civarı eve gelmiş oluyorum.Bazen uyuyor oluyor, bazen de uyanık.
Yavaş yavaş 9.aya girerken,Ayşe'nin dil, büyük motor küçük motor gelişimi, koordinasyonu vs artık önem kazanmaya başladı.
Ayşe şu anda tam olarak hiç bir kelimeyi söylemiyor.Daha çok geveleme şeklinde sesler çıkarıyor: de-de, ba-ba, bip vs..Anne demek için yoğun bir çabası var. Hala emeklemeye başlamadı ama güçlü şekilde basıyor ve bir yerlere tutunarak ayakta durmayı çok seviyor. Elini sallayarak " bay bay" yapabiliyor, ama her seferinde değil.İştar'ı gördüğünde inanılmaz mutlu oluyor, el kol ayrı oynuyor.İlginç bir şekilde benim kucağımdayken kesinlikle Sophia'ya gitmek istemiyor ama babasına gidiyor. Şu an için cep telefonu dışında spesifik olarak ilgi duyduğu bir obje yok Ayşe'nin. O da muhtemelen bu aleti benim ve Sophia'nın elinde sürekli gördüğü içindir.
Evet, ana dili Türkçe olmayan bir insana çocuk baktırmak zor,bu anlamda beklentileri minimuma indirmek ve ipleri çok da fazla kadına vermemek gerekiyor. 2 yaşına gelip de full derdini anlatabilen bir çocukla bu yabancı kadınlar harikalar yaratabilirler ama ilk bebeklik döneminde özellikle dil gelişimi için anne babanın yakın takibi ve ilave desteği şart.Benim bu anlamda işim daha zor,çünkü iki çocuğum var.
Dün İştar'ın odasını temizlerken bebeklik albümünü buldum.Ancak İştar 3-4 aylıkken apar topar doldurduğumu hatırlıyorum. Demek o zamanlar da hiç bir şeye yetişemiyormuşum. Zaten albüme girilen son veri 6. aya ait, gerisi yok.
Ayşe'de daha fazla anı biriktirmem gerektiğini anladım.Çünkü İştar'ın ilk yılına ait neredeyse hiç bir şey hatırlamamamın en büyük nedenlerinden birisi ilk 10 ay blog tutmamam ve doğru dürüst fotoğraf çekmemem.
İştar'ın bebeklik albümünde yazanlar beni dumur denize sürükledi:
İştar 6 aylıkken, dede-mama ve atta diyebiliyormuş! ( Türk bakıcı faktörü)
Gecede bir kere uyanıyormuş ,inşallah bu da düzelecekmiş! ( mama faktörü)
Ve tabi 8,5 aylıkken emeklediğini de daha sonraki aylarda geriye dönük yazdığım blogumdan okuyabiliyorum! ( zıpırlık faktörü- Ayşe kesinlikle daha sakin bir çocuk)
Elbette her çocuğun gelişimi ayrı, kendine özel.Geç konuştu dediğim tüm çocukların şu an hiç bir iletişim problemi yok, 18 aylıkken yürümediği için doktora götürülen bir başka tanıdığım çocuk da gayet bıcır bıcır bişi. Fakat gün boyu yabancı bir bakıcıyla baş başa kaldığı için, artık akşamları dikkatimi İştar kıskanmasın diye İştar'a vermekten ziyade Ayşe'nin dil ve hareket koordinasyonuna yoğunlaştırsam iyi olacak.İlk 6 ay zaten sürekli benimleydi ve gelişimiyle ilgili hiç bir sorun olmadı.Şu anda da her hangi bir sorundan bahsedemeyiz ama yine de İştar'ın bebeklik gelişimine bakınca, daha özenli davranmam gerektiğini hissediyorum.
Bu arada bakıcısı 27 Aralık'ta memleketine gidiyor, 20 gün bizimle olmayacak.
Çarşambaları iple çektiğim gibi, bugünleri de aynı şekilde iple çekiyorum - her ne kadar arkamı toplayacak kimse olmayacağı için üzülsem de- .
Annem ben bakarım diyor ama kızımla baş başa geçireceğim anları bir bahaneyle çoğaltacağım işte, daha ne olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder